Kayıtlar

Hesaplaşma

Uzun zaman olmuş gezintiye çıkmayalı. Nerelere geldim, bunlar yaşadıklarım değil mi? Kendi kendime kalmak geçmiş gezintisine çıkardı beni. İçimle hesaplaşmaya gidiyorum. Yolculuk uzun olmasa diyeceğim tam, diyemiyorum. Öyle ya, hasbelkader anneanneme rastlarım belki. Uzun olsun bu yol, çok uzun olsun ne olur. Kaybettiklerim için zaman istesem hatta... Çok mu uzun boylu olurdu. Ne çok soru var, üstelik konuşamıyorum da.  Artık bıraktım kendimi. Kendimle ben büyük tartışmadayız. - Varsayalım. Karşında şuan biri ölecek olsa kılını kıpırdatmayacak sakinlikteyken, nasıl aynı anda tüm insanlığı yok edebilecek kadar sinir yüklüsün? + Sahi sen de mi beni suclayacaksın? Kızgınlığım kendime diyorum her seferinde. - Neden sustun? Haksızlığa uğradığında sustuğun için kapalı kapılar ardına gizlendim hep. Çıkmaya çalışırken dikenler battı her zerreme. Çıktığımda yara bere içindeydim. Nasıl toplanmamı bekledin? Çığlık atmam gereken zamanlarda sustum. O çığlıklar içimi kemiriyor. Ben de burad...

Yolun Başında

Sevgili hayat; Sana anlattığım o kadını geçenlerde yine gördüm. Gülümsedim ona. Sanıyorum neden mutsuz olduğunu sorguladığımdan beri bir şekilde çözülmesini istiyorum. Mutsuz mağdurlarını gördüğümde aklıma iki olasılık geliyor çünkü. Gerçekten çok mu kötü davrandın onlara, yoksa senin sevemediklerini hiç mi çıkarmadın aniden karşılarına? Ben senin sevemediklerini çok gördüm, belki de çok çıkarmıştın karşıma. Bana tercihsiz verdiklerini dahi sevmiştim ben oysa ki. Ben senin sevemediklerini bile sevmiştim. Senin sevemediklerin vardı, bu doğru. O kadar güçsüz, çelimsiz, mazlum duruyorum ki senin yanında. Onlara bahşetmek istediklerimin yanında yapabildiklerim kocaman bir dağa dönüştü. Sevemediklerinin arasında, ona bahşedildiğin senden, çekip çıkarmak istediklerim oldu. O kadar cesaret yoksunuydum ki, gücüm de yoktu. Esaslı konuşmalıyım. Senin sevmediklerinin yörüngesinde dolandıkça ben, utandıkça kendimden, ve derdim yaş olup aktığında dahi düşündükçe onları, özür dilerim senden......

Başka Tanrının Çocukları

Resim
Ceylan Önkol'u tanıyor musun? Yaşı on ikiydi, bazı yerlerde on dört diye geçiyor. Köy yerinde toplu yaş yazdırma olduğu için emin olamıyorum. Emin olduğum bir şey varsa, Ceylan çocuktu. Tek bir fotoğrafı var Ceylan'ın. Üzerinde o şirin çocuk kıyafetlerinden yok. O fotoğrafta da kırgın bakıyor; biraz da kızgın. Lice'de yaşıyordu. Koyun otlatmaya çıktığı gün makarna istemişti annesinden. Zaten pek kimseden de bir şey isteyemezdi. O gün şımartılan prenses çocuklardan da değildi. Hiç olamamıştı ki Ceylan'ım. Koyun otlatmaya giderken parçalandı Ceylan. Nasıl olduğu fark etmez. Ceylan'ım parça parça oldu. O anı düşünüyorum hep.Ağaçlardan parçalarını topluyor abisi. ''Ceylanke parçe parçe'' diye bağırıyor anası. Çünkü Ceylan parça parça. Ceylan'ı öyle görünce, ciğerini ağzına almış annesi, ''Yavrumu içime sokasım geldi.'' demiş bir de. Parçalarını eteğinin içine toplayıp öylece oturmuş. Ceylan öyle toprakta şimdi. ...

Elif'e Mektup

Elif… Dört yüz elli bin tane Elif’in içinden benim hayatımın en güzel yerinde olan, her zaman olacak olan, çocukluğum, gençliğim, gülümsememin sebebi, kalbimin sızısı, benim Elif’im. Yazdım, yazdım, her şey hakkında yazdım. Yapabildiklerim arasında en iyisi buymuş, öyle diyorlar. Sen gittikten sonra sayılı satır yazabildim, çok ağırdı yapamadım. Kızdın mı bana ? Bilmiyorum… En çok da bu bilinmezlik hali zor geliyor ya insana. Bu akşam sadece ikimiz olacağız bu yazıda. Kendinden bahsetmeyi sevmeyen sen; seni anlatmadan duramayan ben… Sana aldığım o yeşil yüzüğü parmağından hiç çıkarmayan sen; taktığımda dünyanın ağırlığını taşıyan ben… Sadece çocuklarının değil; herkesin Elif anne’si olabilecek kadar fedakar olan kadın, nefes aldığım her an benimlesin. Sesler var kulağımın içinde, en büyüğü de senin sesin. Biliyor musun ben bu sayede buldum zaman makinesini. Başıma kötü bir şey gelmiş, duruyorum olduğum yerde, sesin geliyor kulağıma çok derinden. Derin ses bana neler ...

Engelleri Kırmak ve Dayım

Resim
Yitirdiğin masum çocukluğun, şimdilerde parmak uçlarında uzanmaya çalışıyor zihnine. Tüm silüetler sıralı,tüm söylenenler tam liste halinde,aklında. Hiçbir düş yineleyemiyor umutlarını. Sen gel dedin,onlar sırayla gittiler. Sen çare istedin derdine,diğer dertler yüzüne güldüler. Biliyorum,zordu istediğini alamamış olmak,belki bu akşam öylece yalnız oturmak. Biraz da gerçekten güçlü yaşamak nedir düşünelim mi? Sahi hiç düşündün mü diğer hayatları? Zorluğun ne olduğunu tartmaya çalıştın mı,denemek canını yaktı mı,bilmiyorum. Bana soracak olursan,öyle yerlerde aklıma öyle hayatlar geliyor ki,ağlardınız. Öyle ki hayatımın amacı bu zor yaşamlara farkındalık kazandırmak. Haksızlığı hiç sevmezsiniz değil mi? Toplumun,sizin yaşamsal faaliyetlerinizi sürdürmeniz için tasarlanan her şeyi işgal ettiğini düşünün.Haklarınız yendiğinde ne de sinirli insanlar oluveriyorsunuz ama,her yolu deniyorsunuz değil mi? Peki bunların katbekat fazlası engellilere yapıldığında neden sesinizi çıkarmıyorsunuz?...

SİZE

                        SİZE           Sesim taşıyor pencerelerden,           Soluğum oluyor dizelerim..           Şayet, sorulmuş olsaydı bana,           Verebilirdim size gözlerimi           Görmeniz için göremediklerinizi.           Kalbinizden akmalıydı oysa kötülükleriniz.           Nehirlerde görüp utanmalıydınız.           Eğer şansım olsaydı,           Dudaklarımı verebilirdim           O son yetim çocuk gülsün diye.                                                 Ve bilseydim insanlığın bu denli çelimsiz olduğunu,             ...